12 Haziran 2017 Pazartesi

Kubbe

Derin bir fısıltı,
Sesini kaybettiğini düşün.
Yırtınıyorsun yarım dünya bir kubbenin içinde.
Kubbe sana cevap vermiyor,
Kendine göre sebepleri var küsmüş sana seneler önce.

Ter akıyor kubbeden,
Yirmi sekiz kapısı var hepsi kilitli.
Bir bir geziyorsun her kapıyı,
Hiçbiri açılmıyor.
Hiçbirinin tokmağı yok.

Yumruklarınla vuruyorsun kapıya,
Tıklatıyorsun içerden dışarıyı.
Sesini duyacaklar sanıyorsun,
Kapı titremiyor bile.
Kubbe sadece sana gülmekle yetiniyor.

Dört parmağın kalmış,
Isırarak koparmışsın yüzüğü çıkaramadığın parmağını.
Tepiniyorsun kendi kafanın üstünde.
Zihninde daha nice kubbeler beliriyor,
Sen böyle düşünmeye devam ettikçe.

Daha hala bu gidişten birkaç dönüşün var,
Geçmemiş bu sefer zaman, o kadar hızlı.
Hesaplarken kullan kalan parmaklarını.
Kalan yıllarını sor göçmen kanatlılara.
<<"Yolculuk nereye?">>
Nar mevsimi gelmiş, artık sevişmek zamanı.

Sussana biraz,
Ama sadece bir süreliğine.
Belki hala dinleyebiliriz kalan yıllarını.
Kubbeden seslendim ama duymadın zamanı.

                                                         -Sunrise On The Ocean, Vladimir Kush
                                     

Aviation


11 Haziran 2017 Pazar

Fesleğenli Çocuk

Tanrıların sesidir,
Seni ararlar gökyüzünde.
Tanrının kitabından kopardığın sayfalarla yaptığın,
Bir origamidir nefesin.

Tanrıdan nefret ettim,
Tanrının pabuçlarını giydiğimde.
Tanrıya saygı duydum,
Tanrıya en uzak olduğum dönemde.

Bir fısıltıdan oluşmuştu mevsimler,
Karanlık bir bahçeye girmişti aydınlık.
Meyve vermiyordu artık çiçekler,
Olgunlaşıp soluyorlardı birlikte.

Fesleğen kokusu geldi burnuma,
Kafasında fesleğen olan bir çocuk.
Biliyordu yapmaması gerektiğini,
Korkuyordu savaşmak istemeyen çocuk.

Mühürlemişti dünyasını,
İstemiyordu nefesin serinliğini.
Kitledi kendini tabutuna,
Kıydı ait hissetmediği canına fesleğenli çocuk.

Buz gibiydi fayans suratında.
Ağlamak istedi, bağırmak, haykırmak.
Ama toprağın kokusu daha yoğundu artık.
Ne ışık ne de ilahi bir ses,
Toprak kokuyordu.
Sadece toprak...

                                                                   -Masumların Katili, Peter Paul Rubens.


10 Haziran 2017 Cumartesi

Sabahları Artık...

Sabahları artık daha özgür,
Hazırlan şövalye.
En uzunundan seç pelerinini,
En kırmızısından.

Özgür ol savaşçı,
Kimsenin himayesi altında olma.
Erdemli, gururlu ve kıdemli.
Hepsi birer piyon şatolardaki.

Bir ejderle dövüştün okuduğum bir masalda,
Göğüs gerdiğin kan kırmızısı alevleri,
Boşa salladığın onca kılıç darbesi,
Ve geriye kalan yanık cildin.

Şerefinden miydi savaşın?
Artık hiçbir kadınla yatamamana değdi mi..
Geceleri artık daha soğuk senin için.
Seni ısıtmaya yetmeyen zırhın kaldı savaştan geriye.

Ne bir efendi için
Ne de bir ulusun özgürlüğü uğruna değildi.
Bir kadın içindi, bir kadın.
Bir kadına değdi mi?

Güneş rengi saçları ve kristal bir taç büyüledi seni.
Helen haykırsa gitmezdin.
Özgürleştin ama ne kadar 'özgürleştin'.
Hazırlan şövalye.
Sabahları artık sönmesini istemediğin bir güneş senin için.