15 Ekim 2015 Perşembe

Empati

Yaşarsın hayatını; nefes alarak, gözlemleyerek, kalbini, beynini ve ayaklarını kullanarak. Dimi? Ve yaşarken bir ara mutlusundur o hayattan. Acımasız olabilir insanlar. Acımasız olur insanlar. Acımasızdır insanlar. Onlar bilmese de alabilirler mutluluğunu kafandan. Bilerek alırlar, koyarlar yerine mutsuzluk dediğimiz besini ve beslenir büyürsün güçlenirsin onunla. Bir sürü iyilik yaptıktan sonra yaptığın bir saçma hatayla düşürürler seni yere kalamassın ayakta ve koruyamazsın kendini tekmelerden bir zaman sonra. Ve olmadığın halde oldururlar seni 'pislik çukurunda'. Kendini öyle rezil öyle kötü ve pis hissedersin ki en kötü insan yaparlar seni bakışlarıyla ve mağdurdur onlar, her zaman. Evet, belki de nefret edersin kendinden.
Ben etmem kendimden nefret falan..
Şimdi, tek isteğim ve düşüncem, bir kere olsun 'empati' denilen şeyi deneyin. Ya ne olursa olsun karşınızdaki nefret bir şey yapmamışsa kendinizi onun yerine koyun. Ama gerçekten düşünün sinirin ve öfkenin size verdiği hararetle düşünüp de yaptığı şeyi nefret haline getirmeyin. Hayır ama lafın gelişi değil, gerçekten.
Ne yapabilirim ki.. Ne gelebilir ki elimden.. Birkaç konuşmadan, birkaç özürden sonra.. NE gelebilir ki elimden? Kendini bir benim yerime koy bu kadar hatanın içinde yukarıya yüzüp boğulmamak için boğuşurken, sen söyle, ne yapabilirim ki ben? Sen olsan bu durumda ne yapardı acaba? Ne gelirdi elinden, yaşasaydın benim gözümden? Bir hatamı çözememişken başka yenileri gelirken nasıl çırpınabilirim ki ben... Bırak, izin ver.. Bari sen yardım et biraz. Yücelik sadece bağırmak çağırmak ya da karşı çıkıp kızmak değildir.. Yüceliğini göster bu sefer sen çöz durumu, herkes gibi bana bırakma.. Eğer bunu becerirsen, asıl yüce olan sensin o andan itibaren ve ben olacağım güçsüzleşen..

Yapma, biraz koy kendini benim yerime ve gözlerimden bakmaya çalış düşüncelerime..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder